İlkokuldayken resim dersinde ev çizerdik. Bacasından yaz-kış duman çıkardı.

İngilizce: Speaker

Almanca: Sprecher

İtalyanca: Altoparlante

Fransızca: Haut-parleur

Türkçe: Haporlör/Hoporlör/Hopörler/Apörlör/Hoparlör/Hoperlör

Evin içinde balta kayboldu. Kol düğmesi, kolye ucu değil bak, balta yav! Çorap mı ki makineye sıkışsın? Bozuk para mı kabanın astarına kaçsın? Kolum kadar, bayağı bildiğin balta kayboldu. Birisi aldıysa getirsin diyeceğim, kitap değil ki bu, balta ya... Bir de balta nasıl benden habersiz alınır, ben versem nasıl hatırlanmaz? Balta yav. Birine mi hediye ettim gereksiz neşeliyken? Kalem değil ki, balta la bu! Bir balta bir evde ne kadar aranabilir, daha nereye bakılır ki balta ararken? Garajım, atölyem, ardiyem yok ki... Burası bildiğin ev, o da bildiğin balta...

Not: Yine de yerini bilen varsa söylesin bak. Kızmayacağım... Lâzım kardeşim!

Dişi bülbülü altın kafese koymuşlar, Defnelerin kafesi dubleks demiş.

O küçülen sabunlar var ya. Hah onları yeni sabuna yapıştırmadığım için hiç bir zaman zengin olamayacağım.

Birbirini arayıp sormayan iki arkadaştan hangisi önce arayıp da "Lan hayırsız hiç arayıp sormuyorsun." derse o birdenbire hayırlı insan olur.

Gözlük takınca daha yakışıklı oluyorum hatta bere takınca acayip yakışıklı oluyorum. Yüzüm ne kadar az görünürse o kadar yakışıklı oluyorum. 

Gün gelir de bir gün sıcak bir el ararsan, eldiven giy.

Aşk dediğin Konya-Beyşehir duble yol yapım çalışması gibi olmalı. Hiç bitmemeli.

Öylesine bir aşk ki Leyla ile Mecnun gibi. Hatta... Hatta Iphone ile şarj gibi.