Yek Türkiye'nin arka sokakları

06.12.2009 21:27

 

Sabah mahmur bir şekilde lojmandan çıkan öğretmenin gözleri az ilerde yerde hareketsiz yatmakta olan bir öğrenci görmesiyle fal taşı gibi açılır. Bütün mahmurluğunu üzerinden atan öğretmen merdivenin basamaklarını bir çırpıda inerek öğrencisinin yanına gelir. Telaşla öğrencisini sarsan öğretmen diğer yandan ne olduğunu sormaktadır ve şu cevabı alır: Vuruldum öğretmenim!

Şaşkınlığı katlanan öğretmen “Ne vurulması oğlum, kim vurdu seni? Diye sorar. Bu kez aldığı cevap tek kelimedir: Örgüt!..

 Olan biteni azıcık anlar gibi olan öğretmen öğrencisini kulağından tutarak kaldırır. Ona çabuk olmasını ve öğrenci andını söylemek üzere toplanan sıraya katılmasını söyler. Bu sırada  kafasını iki yana tövbe estağfurullah dercesine sallamaktadır. Öğrenciler sıra olurlar. Bir tanesi öğrenci andını söylemek üzere merdivenlerden okulun önüne çıkar. Nedense çok heyecanlıdır. Andın bitiminden sonra “Kahrolsun örgüt!” diye bağırarak kendini aşağıdaki öğrenci topluluğunun üzerine atmak için balkon korkuluğuna çıkan öğrenciyi öğretmen tek eliyle oradan alır. Öğretmenin eli yine çocuğun kulağını bulmuş ve çekiştirmektedir. Derdi nedir çünkü? Deli midir nedir ayrıca.

O sinirle derse giren öğretmen yoklama yapmaya başlar. Kimi öğrenci adını duyduğu halde buradayım dememekte ve öğretmeninin uyarısına “Örtmenim benim adım Ali değil Şiwan, benim adım Ayşe değil Rojda gibi cevaplar vermektedir. Öğrencilerden biri yoktur. Nerede olduğunu sorduğunda “Örgüt kaçırdı örtmenim!” cevabını alır. Öğretmen, ne örgütü, ne kaçırılması sorularını sormaz. Nerde bu çocuk, diye bağırır. Tavrı işe yarayan öğretmen birkaç kulaktan sonra çocuğun odunlukta olduğu bilgisine ulaşır. Odunlukta elleri arkasından bağlanmış çocuğu da çekiştirerek sınıfa getirir. Çocuk sınıfa girerken kulakları yelken kadar olmuştur. Hayat Bilgisi dersinde sorduğu bütün sorulara prime time’dan cevaplar alan öğretmen çocuklarla aynı gezegende olmadığının farkına varmak üzeredir.

Teneffüs zilinin çalmasıyla birlikte çocuklardan pencereye yakın olanlar pencereden atlamış, kapıya yakın olanlar dışarıya bir sıçrayışta çıkmış, diğerleri de sürünerek sınıfı terk etmektedir. Öğretmen sınıf defterini yazmaya koyulur. Bir ara sınıfın penceresinden dışarı bakan öğretmen, ellerindeki sopaları tüfek gibi tutan birkaç öğrencinin elleri ve ağızları bağlanmış birkaç öğrenciyi arkalarından tekmelerle odunluğa soktuklarını görür. Dışarı çıkar ve tuttuğu ilk çocuğun kulağına yapışır. Çocuk öğretmene biraz saygılı olmasını kendisinin doktor olduğunu ve örgüt tarafından vurulmuş bir köylüyü iyileştirmek için acelesi olduğunu söyler. Yanındaki hemşire kız da onu doğrular.

Ders zili çalınca içlerinden lider görünümlü biri “Öbür teneffüs arka sokaklaaaaaar!” diye bağırır. Bu sesi “Ben Rıza babayım, ben Murat’ım, ne Murat’ı len sen lale’sin, ben hırsızım!” gibi sataşma ve söylenmeler takip eder ve öğrenciler beden olarak sınıftaki yerlerini alırlar.

Bu durum böyle sürüp gitmekteyken köyde elektrikler bir hafta kesilir. Öğrenciler artık zombi gibidirler. Teneffüste bir köşede pili bitmiş oyuncaklar gibi hareketsiz durmakta zili duyunca elleri önde dilleri dışarıda derse girmektedirler.

Manzaradan korkan öğretmen teneffüsün birinde dışarı çıkar ve okulun duvarına ellerini koyar ellerinin üzerine kapanır. O sayarken zihinlerinde bir şeyler canlanmaya başlayan öğrencilerden her biri öğretmenleri “Önüm arkam, sağım solum, sobe, saklanmayan ebe.” derken  çoktan gözden kaybolmuşlardır. Birazdan çanak çömlek patlamış ve öğrenciler eski  hallerine dönmüşlerdir bile.