Mutluluğun sırrını arayan adam

14.08.2013 17:46

    İşsiz adam işsizliğin de beraberinde getirdiği o boşvermişlikle nerden aklına geldiyse mutluluğun sırrını aramaya koyuldu. Mutluluğun sırrının her an her yerde karşısına çıkabileceğine inanan adam önüne gelen herkese mutluluğun sırrını soruyor. Bir çoğundan kimi kişisel cevaplar, bir kısmından bilmiyorum cevabı alıyor bazısından da neredeyse dayak yiyecek oluyordu. Evet bir çok insandan mutluluğun sırrıyla ilgili cevaplar geliyordu ama bunlar doğru olamayacak şeylerdi. Çalışmak, sevmek, sevilmek, paylaşmak gibi klişe cevapları sevmiyordu. Öyle bir şey olmalıydı ki o şey kısa yoldan mutluluğa götürmeliydi. Uğraştırmamalıydı. Bu sırrı araştırmaya başlayalı epey zaman geçmişti. Sorduğu her soru ve aldığı her yanlış cevapla umudu gittikçe azalıyordu.

    İşte umudunun neredeyse tükendiği bir sırada bir adam ona bu soruya ancak dağın ardındaki bir kulübede yaşayan yaşlı bilgenin doğru cevap verebileceğini söyledi ve dağı da eliyle gösterdi. Kör değilim koca dağı görebiliyorum diye tersledikten sonra adama içtenlikle teşekkür ederek dağa doğru yürümeye başladı. Az önceki adam arkasından bağırarak dağ orda değil şurda diyerek eliyle gösterdi. İçtenlikle teşekkür etti mutluluğun sırrını arayan işsiz ve ailesini tek göz evinde aç perişan bırakan adam. Dağın ardına vardıktan sonra yaşlı bilgenin kulübesini aramaya başladı. Derken ağaçların arasından beyaz bir şey çarptı gözüne. Neden sonra bunun bir çanak anten oluğunu anladı. Neden şimdi değil dedi gülerek. İşte kulübenin kapısındaydı. Mutluluğun sırrına çok yaklaştığını hissediyordu. Usulca kapıyı çaldı. İhtiyarın ağır işiten kulakları bu sesi duymadı haliyle. Kesin sağırdır bu diye söylendi. Tam kapıyı yumruklamaya hazırlanıyordu ki açılan kapıdan ihtiyarın nur yüzünü gördü. İlk defa bu kadar parlak yüzlü bir ihtiyar görüyordu. İhtiyar bütün sevimliliğiyle gülen kısılmış gözleriyle bakarak "sağır sensin eşşoğlusu" dedi. Ardından da ekledi tüm şirinliğiyle: Ne var! Mutluluğun sırrını arıyorum diyebildi işsiz adam. Aylak adam. Pis adam. Pis dediysen gerçekten pis yıllardır banyo yapmadı. İhtiyarın yüzü ışıldadı. Neden sonra bu ışıltının el fenerinden ihtiyarın yüzüne yansıdığı anlaşıldı. Bim'e baktın mı dedi ihtiyar. Bime bakmadan buraya geldiysen sana verecek bi cevabım yok. Geri dönecek gibi oldu işsiz ve pis adam. İhtiyar, şakaydı dedi. Geç otur. Acıkmışsındır bi şeyler ye önce. Tabi önce elini yüzünü bi yıka kendine gel. Pis mikrop diye ekledi pamuk kaşlarının altındaki yorgun ama dinç gözlerini adama ok gibi yönelterek. Adam elini yüzünü yıkadıktan, karınını doyurduktan sonra ihtiyara dönerek cevap verecek misiniz diye sordu. Adam soruyu duymamış gibi kalkıp televizyonu açtı. Derken neşeli bir müzik kapladı tek göz kulübenin içini. İhtiyar sıkı bir Flash TV seyircisiydi. Ve halay çekiliyordu haliyle. İşte dedi işsiz adama dönerek işte mutluluğun sırrı bu. İşsiz adam dudak bükerek "Mutluluğun sırrı Flash TV mi dedi. İhtiyar sevgi taşan gözleriyle adam bakıp gerizekalı tabi ki Flash TV değil. Şartlar ne olursa olsun halay çekebilmektir mutluluğun sırrı. Zulüm dağları aşmış, kan ve gözyaşları vadileri doldurup taşırmışken halay çekebiliyorsan mutlusundur, dedi. İşsiz adam bu cevaptan pek tatmin olmamış gibi görünüyordu. Bu mu yani dedi. O kadar dağı ben bu saçma cevap için mi aştım geldim. İhtiyar köşede duran süpürgeyi kaptığı gibi bütün sevecenliliğiyle indirdi işsiz adamın kafasına. Benim gibi ahir zaman bilgesinden ne cevap bekliyordun dingil dedi. Çık git evimden. Çık!

İşsiz adam mutluluğun sırrını bulmuştu. Aslında bulmamıştı gerizekalı. Kafaya yediği süpürgenin etkisiyle mutluluğun sırrını süpürge zannediyordu.