Kadınlar neden kapıyı vurup çıkamaz?
Kapıyı vurup çıkma daima etkili ve havalı bir sahnedir. Allah uzak etsin hemen her evlilikte olur. Tartışma çıkar. Büyür, büyür. İşte o an, çekip giden kişi filmin başrol oyuncusu olacaktır. Ve bu daima erkek olur.
Neden kapıyı vurup çıkmak erkeğe has bir şeydir hiç düşündünüz mü?
Açıklıyorum…
Sahneyi kuruyoruz. Tartışma çıkıyor. Yakın planda birbirine bağırmalar. Veee.. Eveeet!! O an! Şimdi kadın kapıyı çarpıp çıkacak. Kafaya koyuyo. Odasına gidiyo. Çekmeceyi açıyo. Eşarplarının içinden ütüsüzlüğü en az belli edeni hızla, çekmeceyi darma dağın ederek buluyo. Saçını topluyo. Bonesini takıp, bağlıyo.. (bu arada sahne yavaş yavaş soğumaya, kapıyı çarpıp çıkmanın karizma değeri azalmaya başlıyo tabi) eşarbı katlıyo, tam orantılı gelmese de biraz orantılı gelmek zorunda tabii. Takıyo. Eh çok düzgün olmasa da biraz düzgün olması gerekir tabii. İğneleri arıyo. Teker teker düzelte düzelte iğnelemeye başlıyo. (sahne akıyo, dakikalar ilerliyo, karizma azalıyo) etek mi giyse pantolon mu. Pantolon daha rahat olur. Üstüne?? Hava nasıldır. Amaaan şimdi düşünemez. Üstündekiyle hole gidiyo, tuniğini sırtına geçiriyo…
Oooohoooo….
Eh artık zaten bi karizması kalmadı. O saate kadar erkek çoktan çıktı gitti. O yüzden kadınlar bu özelliklerini bildikleri için “ilk hamleyi yapma” başarısına odalarına giderek kapıyı kilitlemekte ulaşacaklarını umut ederler…
Neyse…
Erkek kapıyı çekip çıkan taraftır. Karizmayı bu konuda o sahiplenir ancak… yazık ki bu karizma da oldukça çizik bir karizmadır.
Neden mi?
Sahneyi başa sarıyoruz.. Tartışma, bağrışmalar, “o an”, erkek hızla kapıyı açar ceketini alırsa alır alamazsa onu da alamaz, kapıyı “gümm” diye çarpar gider. Vaayy!! Karizmaya bak. Fakat yazık ki erkek de bu karizma yapcam gazında anahtarlarını almayı unutmuştur.
Eninde sonunda döndüğü kürkçü dükkanına girecek. Ama nasıl girecek? Vee… Zili çalar. Eh zili çalarak girmek yaptığı karizmayı çipçizik hale getirip, darma duman etmeye yeter de artar bile…
********************************************************
Tartışmalarda kimse kazanmaz. Aksine herkes kaybeder. Dileğimiz Allah’ın herkesten uzak etmesidir elbette…
********************************************************
Banka sırasında beklersiniz… Ne yapacağınızdan, ne diyeceğinizden, ne kadar yatıracağınızdan…vs eminsinizdir. Ama siz tam bir yerde durmuş ya da oturmuş sıranızı beklerken, bu arada da hayat meşgalelerinize dalmışken illa aynı şey olur.
Kulağınıza memurun karşısındaki bir kişinin sizin konunuzla ilgili kelimeler geçen bi şeyler söylediği çalınır.
Dahası o kişi bu konuşma üzerine sinirli yahut üzgün bir şekilde elindeki sıra kağıdını buruşturur. Çıkar, gider.
Haydaaa…
Konuşmayı tam duyamamışsınızdır. Sıranıza bakarsınız. Ohooo… 1 saate ancak gelir…
Ve en kötüsü de memur artık sinirlidir…
Ne yapacağınızı bilemezsiniz… Gidip sormazsanız içiniz içinizi yer, sorarsanız memur sizi yer… Bu durumda ne yapacağınızı bilemezsiniz…
Çok kötü, gerçekten çok kötü bir durumdur. Bundan sonra gözleriniz kocaman açılmış, kulaklarınız dikilmiş olarak memurun önündekilerle konuşmasını dinlemeye başlarsınız. Nafile…
Genelde bu durumda çok cesur bi tip değilseniz paşa paşa, içinizi kurtlar kemire kemire sıranızı beklersiniz ki… Sonucunda sıra size geldiğinde tüm endişelerin yersiz olduğunu gördüğünüzde yaşadığınız stres yüzünden sevinemezsiniz bile…
Oysaki tüm bunları sadece bir banka işlemi kuyruğunda yaşamışsınızdır. Biz erken yaşlanmayalım da kim yaşlansın…Değil mi efendim…