İsrail... Bir varmış, bir yokmuş.
“Bundan uzun yıllar önce Filistin ve civarında Yahudiler yaşarmış. Milattan sonra 1. yüzyılda dönemin en büyük siyâsi gücü olan Romalıların müdahalesiyle Yahudilerin Filistin’deki varlıkları sona ermiş. Çünkü Roma İmparatorluğu çıkardıkları isyanlardan sonra bütün Yahudilere sürgün cezası vermiş. Akdeniz civarındaki çeşitli ülkelere yayılan Yahudiler bulundukları yerlerde azınlık olarak yaşamaya başlamışlar. Bu nedenle 20. yüzyıla kadar Yahudilerin bir devleti olmamış. Derken dünyanın dört bir yanındaki Yahudileri Filistin’de toplamak suretiyle Yahudi Devleti kurmayı hedefleyen bir hareket kurulmuş. Kudüs’ün yanındaki Siyon Dağından adını alan bu hareketin adı: Siyonizm’miş. Çeşitli kişiler tarafından dile getirilmekte olan Siyonizm düşüncesini siyasi bir harekete dönüştüren ise Theodor Herzl adlı Avusturyalı genç bir Yahudi Gazeteci imiş.
Herzl 1898 yılında İsviçre’nin Basel kentinde 1. Siyonist Kongreyi toplamış. Ve burada Dünya Siyonist Örgütü kurulmuş. Örgütün iki büyük hedefi varmış:
1) Filistin’i Yahudi yerleşimi için uygun bir hale getirmek.
2) Dünyanın dört bir yanındaki Yahudileri Filistin’e göç ettirmek.
Filistin’de yeterli bir nüfus çoğunluğuna ulaştığını düşünen Siyonistler, kurmayı planladıkları devletlerini kurmak için arazi satın almak üzere Ulu Hakan Abdulhamit Han’a milyonlarca altın teklif etmişler. Mali olarak zor durumda olduğu için bu tekliflerini kabul ettireceklerine dair tam bir inançla huzura çıkan Yahudiler, Abdulhamit Han’dan: “Herzl’e söyleyin bir daha karşıma böyle önerilerle gelmesin. Filistin benim şahsi mülkiyetim değildir, Filistin İslâm aleminin bir parçasıdır.” cevabını almışlar.
Bunun üzerine 1. Dünya Savaşı çıkarılmış ve Filistin toprakları Osmanlı Devleti’nin elinden alınmış. Ancak ikinci hedef olan, Yahudilerin Filistin’e göç etmesi meselesinde sorun çıkmış. Çünkü Avrupa Yahudileri Siyonizm’in göç projesine sırt çevirmişler. Yıllarca dışlanmış bir şekilde yaşayan ve kapalı bir toplum özelliği gösteren Yahudiler, Avrupa ülkelerinde diğer toplumlarla aynı hakları paylaştıkları, yani insan yerine kondukları için rahatlarından vazgeçememişler. Asimilasyona uğrayan bu Yahudileri diplomatik girişimler ikna edemeyince asimilasyona düşen Siyonistler Antisemitizm’e sarılmışlar.
“Bütün antisemitler bizim en yakın dostlarımızdır.” diyen Herzl “Ülkelerindeki Yahudileri göçe zorlamak için Rus Çarıyla, Alman Kayzeriyle, Avusturyalılarla ve Fransızlarla görüşeceğini açıklamış. Almanya’daki Nazi hareketi başta olmak üzere antisemit akımlar desteklenmiş. Siyonist bir yazar, Hitler’in Filistin’e heykelini dikmekten bile bahsetmiş. Siyonistler ve Nazilerin işbirliği ile Filistin’e göç etmeyen Yahudilere uygulanan baskılar daha sonradan Siyonistler tarafından soykırım olarak adlandırılıp koz olarak kullanılmaya başlanmış.
Siyonist Kongre’de 1948 yılında İsrail’i 1998’de Nil’den Fırat’a Büyük İsrail’i kurmayı hedefleyen Siyonistler ikinci hedeflerini gerçekleştirmek için terörü devlet politikası olarak benimseyerek Filistin’deki işgali sürekli genişletmişler. Yahudi olmayanları insan dahi saymadıkları için hedefleri uğruna her türlü zulmü meşru görmüşler. Bütün askerî ve teknolojik güçlerine rağmen Siyonistlerin ikinci hedefi gerçekleşememiş. Çünkü onların planları olduğu gibi Allah’ın da bir planı varmış. Terör, katliam, işkence üzerine kurulan devletin ömrü uzun olmamış. Bir cennet vaadine kanıp göçtükleri Filistin’de yaşadıkları her gün kendilerine zehir olan Yahudiler Filistin’i terk etmeye başlamışlar. Geride kalanlar da zaten bunalım ve depresyon içindeymişler. Bu iflaslarını gizlemek için İsrail’in 60. kuruluş yıldönümlerini kutlamışlar. Ancak bu, onların son kutlamalarıymış. Allah Müslümanlar eliyle İsrail’in belâsını vermiş. Filistinli Müslümanlar yurtlarında kıyamete değin mutlu mutlu yaşamışlar. Siyonizm dünyadaki bütün sıkıntıların kaynağı olduğu için dünya da rahat bir nefes almış.