Hasta tipleri

06.12.2009 20:43

 

Akşam Gazetesi yazarı Dr. Murat Kınıkoğlu'ndan arşivlik bir yazı. 

Doktorluğun en güzel taraflarından biri değişik insanlarla karşılaşmaktır. Karşınıza birbirinden enteresan karakterler ve davranış biçimleri çıkar. Her hastanın size, kendine, hastalığına ve yaptığınız tedaviye yaklaşımı farklı olur.

Aşağıda hastaları bazı gruplara ayırmaya çalıştım. Bakalım etrafınızda bu gruplardan birine dahil edebileceğiniz kişiler var mı? (Tabii ki siz onlardan biri değilsiniz!...)

İlaç severler: Çok ilaç yazan doktorun iyi doktor olduğuna inanırlar. Ne kadar çok ilaç yazarsanız o kadar hoşlarına gider. Hepsini büyük bir ihtimamla ve tam saatinde içerler. Sekize çeyrek kala pembe olanı, dokuzu on geçe beyaz kapsülü... İlaçlar daha bitmeden yedekleme yapmayı ihmal etmezler. 'Doktor bey ben otuz yıldır bu ilacı içiyorum, bir gün bile aksatmadım...' diye övünenlerini görmüşümdür. Bir hastamın kullandığı ilaç etkisiz olduğu anlaşıldığı için üretimi durdurulunca çocukları birkaç yıl süreyle köşe bucak bütün eczanelerde ilaç aramak zorunda kaldılar..

Süpermenler: Bu hastalar kendilerinde olağanüstü bir güç olduğunu ve asla hastalanmayacaklarını düşünürler. Herkes aşı olabilir, onlara gerek yoktur. Herkes check-up yaptırabilir ama onlar yaptırmasalar da olur. İstediğiniz kadar onu sigaradan korkutmaya çalışın içinden 'Herkes enfarktüs geçirebilir ama ben geçirmem...' veya 'Herkes kanser olabilir ama ben olmam...' diye düşünür...

İlaç düşmanları: Bayanlar arasında yaygındır. Reçeteyi aldıktan sonra ilaçlara şöyle bir göz gezdirip; 'Hımm... Bunu almayayım karaciğerime dokunur, bu zaten çok idrara çıkarıyor alamam, bunun da rengi bir tuhaf....' diyerek sadece beğendikleri ilaçları alırlar. Bazılarının da önerilen ilaçların daima yarısını alma gibi bir huyları vardır. 'Bütün ilaçların önemli yan tesirleri vardır' düşüncesinden hareketle hangi ilacı verirseniz verin yarı doz alarak kendilerince yan tesirleri azaltırlar. Siz günde üç kez alın dersiniz o bir kez, en fazla iki kez alır. Siz, on günden önce kesmeyin dersiniz o beş gün alır bırakır.

Hastalık severler: Bu grupta genellikle biraz yaşlı teyzeler (kayınvalideler) vardır. Çocuklarına hastalıklarını anlatmayı, akranları ile bir araya geldiklerinde 'hastalık yarıştırmayı' çok severler. 'Bende romatizma var dizlerim ağrıyor...' 'Sendeki bir şey mi bende kalp var...' 'Bende bir de katarak çıktı ama...' Konuşma bu minval üzerinde uzar gider. Öyle ki dışardan bu tatlı sohbeti görenler, onların hastalıklar değil de mal varlıkları hakkında konuştuklarını zanneder..

Sadece işine gelenleri duyanlar: Sağlıkları ile ilgilidirler ama iş önlem almaya gelince kaytarırlar. Bütün öğütlerinizi dinler ama 'Sigarayı bırakmanız lazım...' veya 'Kilo verseniz iyi olur...' dediğinizde sanki onlara söylemiyormuşsunuz gibi tavana bakarlar...

Bilgiç hastalar: Bazı hastalar doktora geldiklerinde hastalıklarının ne olduğuna çoktan karar vermişlerdir. Bakışlarından her şeyi bildiğinden emin olduğunu anlarsınız. Sizden istediği şey basit bir onaydır. İstediğiniz kadar 'Hayır sizin sorununuz üşütme değil...' deyin o ısrarla 'Hayır ben üşüttüm...' der. Diyelim bir antibiyotik önerdiniz, dudak bükerek 'D.... daha etkili değil mi?'diye sorar. Sonuçta 'Madem hastalığınızı ve tedavisini biliyordunuz bana niye geldiniz?' dememek için kendinizi güç tutarsınız. Bu hastalar bazen işi büyütüp yakınlarının hastalıklarına da teşhis koyup tedavi önerilerinde bulunurlar ki asıl tehlike o zaman başlar...

Pimpirikliler: Önemli bir sorunları olmadığı halde hasta olduklarından emindirler. Nedense doktorlar onların hastalığını bir türlü bulamaz. Bazıları karşımıza oturduğunda daha konuşmaya başlamadan 'Sakın siz de diğerleri gibi şikayetlerimin sinirsel olduğunu söylemeyin...' diye pazarlık ederler. Durumlarının biraz farkında olanlar 'Ben biraz pimpirikliyim ama bu sefer durum farklı...' diye söze başlarlar. 'Önemli bir şeyiniz yok...' deyince suratları asılır. En azından 'Biraz romatizma...' veya 'Zatürree başlangıcı...' gibi uyduruk da olsa bir teşhis koymanızı beklerler. Sizden yeteri kadar üzülecek bir hastalık tanısı alamazlarsa hemen bir başka doktordan randevu alırlar.

Şüpheciler: Bu grup hastalar doktorun onu dolandıracağından ve yapılan her şeyin onun parasını almak için tezgahlandığından emindir. Tetkik istediğinizde hafifçe gülümseyerek 'İşte gene komisyon almak için tetkik istiyor...' diye düşündüğünü fark edersiniz. Onlar için hiçbir tetkik istemeden sadece muayene ederek teşhis koyan doktor en iyi doktordur.

Dosyacılar: Genellikle emekli subayların ve bürokratların arasından çıkar. Şimdiye kadar yaptırdıkları tüm tetkikleri, raporları, doktor istek kağıtları, para makbuzları, randevu fişleri de dahil olmak üzere hepsini gayet düzenli bir şekilde, üzerine küçük notlar alarak ve tarih sırasına dikkat ederek dosyalarlar. Öyle ki sabırlı olup eskiye doğru göz gezdirirseniz 70 yaşındaki hastanızın nerede ve kim tarafından sünnet edildiğini bile öğrenebilirsiniz. İşin kötü tarafı bu hastalar sizin tüm dosyaları incelemenizi en azından şöyle bir göz atmanızı isterler ki o zaman yandınız demektir.

İnternetçiler: Son üç beş yıldır sayıları tehlikeli bir biçimde artıyor. Kendilerinin ve yakınlarının bir sağlık sorunu oldu mu hemen internete girip araştırmaya başlarlar. Yüzde doksanı okudukları en kötü ihtimale odaklanıp boş yere uykularını kaçırır ve ertesi gün dehşet içinde gene doktora koşarlar.

'Peki doktorlar? Onlar da tip tip değil mi?' dediğinizi duyar gibi oldum. Emin olun bizim tiplere köşe yazısı yetmez kitap yazmak lazım.... !