Şu şehr-i Ramazan niye durmaz yerinde?

06.12.2009 22:05

 

 

 

 

    Kindi’nin aklı takılmıştır ramazan ayının her yıl on gün erken gelmesine. Kendi kendine düşünür taşınır, bir cevap bulamayınca dostu feylesof Rindi’ye sormaya karar verir.

 

— KİNDİ: Es selamü aleyke Rindi dostum. Kafama bir mevzu takıldı, çıkamadım işin içinden. Dedim en iyisimi Rindi kardeşime bir sual edeyim, himmet etsin bana.

 

— RİNDİ: Ve aleykes selam Kindi dostum. Yalnız peşinen söyleyeyim yine bir havuz problemi ise mevzu, ya aşağıdaki muslukları kapat havuz dolup taşsın, ya da yukarıdakileri kapat havuz tamamen boşalsın. Bu havuz problemlerini hazırlayanlar var ya psikopat bunlar psikopat…

 

— KİNDİ: Yok be abi havuz problemi mi, neuzubillaaah, tövbe ettim. Namerdim bir daha bulaşırsam. Bu defa mevzu zamansal. Sorun şu: Ramazan ayı niye her yıl on gün erken geliyor da durduğu yerde durmuyor?

 

— RİNDİ: Hah şöyle, işte tem felsefi bir sorun. Yani var ya seksen yılda bir adam gibi bir mevzu takılmış kafana. Bak izah edeyim dostum. Aslında ramazan durduğu yerde duruyor. Sana öyle geliyor.

 

 — KİNDİ: Nasıl yani abi, ne demek istiyon şimdi sen. Tamam matematiğim birazcık zayıf olabilir de…

 

— RİNDİ: Estaafirullah Kindi kardeşim. Ben öyle demek istemedim, hele bir dinle. Bak sen hangi takvimi kullanıyorsun, tabiî ki de miladi takvim. Oysa hicri takvim kullansaydın ramazan durduğu yerde duracaktı. Git evindeki miladi takvimi indir yerine hicri takvim as, bak bakalım ramazan gene on gün önce mi gelecek? Aslında ramazan durduğu yerde duruyor da senin kullandığın takvim oynak! Bak mesela evine çin takvimi asarsan bu defada ramazan on gün sonra falan gelmeye başlayabilir. Arapların böyle bir sorunu yok, onların ramazanı hep ramazan ayında gelir. Ne önce ne de sonra. Anladın mı dostum?

 

— KİNDİ: ALLAH ALLAAH demek mesele bu kadar basit.!?

 

— RİNDİ: Evet dostum mevzu hem çok basit, hem de çok karmaşık. Mesela sen 60 kilosun öyle değil mi? Hâlbuki bu senin dünyadaki kilon. Al elektronik kantarını eline, var bakalım aya. Koy kantarı çık üstüne. Söyle bakalım ibre kaçı gösterecek.

 

— KİNDİ: Ya ne bileyim, yolculuk uzun sürerse belki bir iki kilo zayıflarım. En kötü ihtimalle ibre 58’i gösterir.

 

— RİNDİ: Nah gösterir 58’i. Senin aydaki ağırlığın 6 kg.dan ibaret olacaktır. Sen 60 kilonun gerçek ağırlığın olduğunu mu zannediyorsun? Yer çekimi diye bir şey var kardeşim. Bak mesela ne bileyim terazini alıp gitsen Mars’a, çıksan terazinin üstüne Mars’ta belki de ibre bu defa 600’ü gösterecek. Yani senin kilon bile gerçek değil, kilon…

 

— KİNDİ: Ne diyorsun sen abi ya!?

 

— RİNDİ: Ah, iş  ramazandan ve kilondan ibaret olsaydı. Asıl sen gerçek misin sen! Biliyorum içinden bu kesin kafayı yemiş diye düşünüyorsun. Ama bir düşün bakalım. Yatıyorsun yatağına, mışıl mışıl uyuyorsun ve tabi bu arada rüya görüyorsun. Rüyanda yiyorsun, içiyorsun, gülüyorsun, ağlıyorsun. Rüyanda iken bütün bu duygusal ve dahi tensel olguları yaşıyorsun ve hissediyorsun. Ama rüya âlemimde yaşadığının farkında bile olmuyorsun. Ancak uyanıp da yatakta olduğunu fark edince rüya imiş diyorsun. Şimdi söyle bakalım; ya gerçek bedenlerimiz bir başka âlemde uykuda ise ve biz şu anda rüya âleminde yaşıyorsak. Evet kindi dostum belki de ölüm bizim bu rüyadan uyanışımız olacaktır. Yani şu anda yaşadığımız her şey bir rüyadan ibarettir!

 

— KİNDİ: Tamaaaaam şimdi sorun kökten halloldu. Demek ki hiçbir şey gerçek değil, her şey rüyadan ibaret. Nesnel bir gerçeklik yoktur, insan her şeyin ölçüsüdür.

 

— RİNDİ: Hop hop Kindi dostum kendine gel. Çimcikle kendini. Bunlar felsefi spekülasyonlar, bu kadar kaptırma kendini yaa. Yani var ya tam bir sofist oldun çıktın mübarek. Allah Allah. La ilahe illallah.